25 Ocak 2016 Pazartesi

2015 HOŞÇAKAL


2015 benim için çok güzel bir yıldı. 2014te başlayan hamilelik serüvenim 2015te yerini anne statüsüne bıraktı.

Minik pembe bebeğimiz ailemize katıldı ve 3 kişi olduk artık. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı evet.. Dahada mükemmel oldu. Bebek ne zaman sorusunun karşılığı aslında mutlu olmana ne kadar var demekmiş yeni anladım. birçok kişinin yaşadığı birşey tabiki, dünyada tek ben yaşıyormuşum gibi yapmayacağım ama gerçekten anlatılamaz :)

Mama yedi, altını değiştirelim, aa güldü, ağladı, ateşi mi var, emekliyor, ayağa kalktı derken 1 sene dolmak üzere ,ne kadarda çabuk geçmiş zaman :) şimdi nasıl doğum yapacağım korkumu hatırlamıyorum bile .

Daha birçok güzellik oldu hayatımızda, 2015 bize güzellikler getirdi, umarım aynı özellikler 2016ya da geçmiştir.

Tüm aileme, arkadaşlarıma, akrabalarıma, tüm sevdiklerime sağlıklı, musmutlu, bol paralı:), huzurlu bir yıl diliyorum. Herkesin dilekleri gerçek olsun :)


9 Haziran 2015 Salı

BENİM MİNİK PEMBE KALBİM

Merhaba sevgili günlük..

1 seneyi geçmiş yazmamışım.. çok değişimler oldu tabiki hayatımda..

1- hamile olduğumu öğrendiğim o an :)
2- doğum yaptığım o an :)

garip bir duyguydu...halsizdim ve sürekli yatıyordum ve bir bakmışım artık hamileyim :) içimde değişik bir sevinç oluştu..artık 3 olacaktık..:) etrafımızdaki herkes çok sevindi..galiba değişik bir dünyaya adım atıyordum.

hamileliğim çok iyi geçti. aşerme, kusma, mide bulantısı çok kilo alımı tarzında klasik hamile hallerim olmadı.. zaten karnımda 6 aylıkken çıkmaya başladı.. yediklerime çok çok dikkat ettim...sonradan canım çektiğinde yerim dedim herşeyi. :) ama çekmedi de.. 4.5 aylıkken hamile yogasına başladım. buradan Banu hocama çok teşekkür ediyorum ve beni kendisiyle tanıştıran arkadaşım Burak'a.. yaptığımız tüm hareketler bizi esnek ve hareketli tuttu.. son güne kadar hareketliydim.. ayrıca orada edindiğim arkadaşlıklarda çok süperdi.. seninle aynı ruh durumlarını ve aynı halleri yaşayan insanlarla konuşmak o kadar güzel ki.. çok tatlı anne arkadaşlarım oldu...öyle kalkma, uzanma, eğilme diyenler varyaç.. hiç dinlemeyin çünkü hamile yogası bu söylemlerin tam tersi :) ayrıca şunu bilin ki hamilelikten lohusalık bitene kadar kimse susmuyor..herkesin söyleyecek birşeyleri var :)

yoga diyince tabi merak edilen konu normal doğum... son ana kadar normal doğumdu... ama birkaç değerimin yüksek olmasından dolayı kontrole gittiğimde sezeryan doğum yaptım. mutluyum bu tercihimde :)

ayıldığımda odaya gitmiştim.. sonra bebeğimi getirdiler... ya değişik bir sevinç değişik bir duygu.. ordan bakan minik gözler bizim mii???? birde baktım ki copy of Kıvanç :)..
harika minik tatlı bişeydi Ayça'mız.. artık bizimdi..9 aydır onu bekliyordukk...ve en sonunda mis kokusuyla yanımızdaydıı..

o günden sonra insanların gereksiz hırslarını hiç bir zaman anlayamadım..gerçek hayat hayatın anlamı buydu :)

şimdi 4 aylık oldu Ayçamız.. babasıyla bana her gün yeni bir özelliğini gösteriyor.. gözümüzün önünde her gün değişiyor...minik pembe kalbimiz iyiki doğmuşşsun :) ve iyiki bizim olmuşsun...



13 Mayıs 2014 Salı

AMSTERDAM-MARKEN-VOLENDAM-BRUGGE-GENT


Sevgili günlüğüm yine gezmelerden geldik ve sana tanıtmak istediğim bu sefer birden çok şehir var J
Seyahat planımızı çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Deniz ve Mevlut ile yaptık. Bu sefer tur ile değil kendimiz plan yaparsak daha çok gün gezebilir ve verimli kullanabiliriz diye düşündük. Birçok buluşmalardan sonra hem rezervasyonlarımızı yaptık hem de gezi planımızı. Güzel bir plan yaptığımız için hiç şaşmamız olmadı J uyumlu ve eğlenceli bir çiftle bu geziyi yaptığımız içinde gerçekten çok güldük, gezdik ve eğlendik J unutamayacağımız güzel anılar biriktirdik. ‘’Here you are’’, ühhüüü Burak’’ vb (tabi sadece bizim anlayacağımız anahtar kelimeler )                                                          

Amsterdam

Asıl gitmek istediğimiz şehir Amsterdam olduğu için gezimizin büyük bir kısmı burada geçti. Amsterdem 5 günlük tatil için çok küçük ama bakıyorum Amsterdam’a giden herkes başka bir ülke ile gezisini tamamlıyor. Her türlü ulaşım mevcut. ÖR: Fransa, Almanya, Belçika vb. biz Benelüx ülkelerinden ‘’Bene’’ yaptık. Lüxemburg’a gidemedik.
Amsterdam özgürlükler şehri olarak geçse de özgürlükleri de gayet kontrollüydü. Belli kurallar çerçevesinde herkes kafasına göre takılıyordu. Ve katı kurallar olmadığından da herkes mutluydu J
Amsterdam’a geldiğimizde yukarıdan baktım gerçektende deniz  seviyesinin altında olduğu o kadar belli ki ve her yer kanal J bu kanallar insanlar tarafından sonradan açılmış ve amaç deniz suyunu şehrin içine vererek su basmasını önlemek. Ama her yıl belli bir oranda aşağı doğru kaymaktaymış şehir.
 Amsterdam Shipol havaalanına indik ve uçaktan çıktığımızda bizi karşılayan havaalanı görevlileri olan bay ve bayanlara şaştım. Nasıl güzel bir ırk bu dutch anlatamam.
Havaalanından her yere tren var. Biz Amsterdam merkeze gideceğimizden biletlerimizi alıp trene bindik. Yaklaşık 15 dk.lık bir yolculuk sonrasında Central station da indik. Hemen Central station karşısında  GVB denilen şehiriçi otobüs, tramvay ve metroda geçebilen bilet satış noktası vardı. İlk 2 gün Amsterdam’da olacağımızdan 48 saatlik aldık yani 12Euro, 24 saatlik 7,5 Euro 72 saalik te vardı o ise  16,50 Euro idi. Otelimiz IBIS Amsterdam Stopera tramvay ile 5 dk.lık bir mesafede bulunuyordu. İndikten sonrada bir 5. Dk. Yürüyorsun. Odalar ortalama büyüklükteydi ve çok temizdi. Kahvaltısı ve personelin davranışları  da mükemmeldi. Amsterdam’a gidenler için IBIS grubu gerçekten başarılı. Ortalama fiyat, temizlik, merkeze yakınlık vb.

Hemen eşyalarımızı bırakıp kanal turuna gittik.  Birçok kanal turundan ‘’Rederij Plas’’ olanı seçtik. Kanal turu çok zevkliydi, birkaç kanalda  etrafı tanıtan bir turdu. Şehri genel olarak oradan görüyorsunuz.  Kanallarda teknede kiralanıyor ve genelde gençler toplanıp kanalda gezinti yapıp şaraplarını yudumluyorlardı. Kanalın üzerinde Boat House denilen evler vardı. Girişleri yoldan ama evin önü kanala bakıyor ve kanal üzerinde yüzüyor. Çok şirin görünüyorlardı. Ama başka bir programda izlemiştim tüm kanalizasyonu kanala akıyormuş L buna rağmen hiç koku yok kanalda.:()


 sonrasında ise bir şeyler yemek için etrafı gezdik. Her zevke hitap edecek şekilde yemek yerleri bulunmakta, o yüzden kimse aç kaldım diyemez J ayrıca külahta patates çok yaygın. Hemde dondurulmuş patateslerden değil, ev patatesi külaha koyuyor içine istediğin sostan koyuyor. Öğlen yemeklerini atıştırmalık yapmak isteyenler için çok iyi. Mesela ben baharatlı yedim ama arkadaşlarımız soğanlı bir sos yediler ve çok beğendiler.. Dil olarak Dutch diye kendilerine özgü bir dil kullanıyorlar. Ama İngilizceleri çok iyi. Çoğu yerde de Türkçe konuştuğunu anlayıp Türkçe ‘’teşekkür ‘’ diyen insanlarla karşılaştık. İnsanlar gayet sıcak ve yardımseverdi


Görülmesi gereken yerlerden biri Dam Meydanı, özellikle aktivitelerin düzenlendiği, ünlü markaların bulunduğu bir yer.  Sokak sanatçılarına çok fazla rastlayabilirsiniz. Hemen bu meydanda Amsterdam Kraliyet sarayı ve Madame Tussaud bulunmaktadır. Tarihi yerlerden daha bu çok bu şehirde yaşamak, kanal kenarında oturmak, kanal turu yapmak, cafelerde oturmak çok keyifli. 





Özelliklede Rembrandtstraat gece gençlerin çok takıldığı bir cadde. Gece klüpleri, yemek yerleri ve cafeleri ile genç nüfusun kalabalıklaştığı bir bölge. Bunun dışında tabiî ki coffee shopları ve red light district ile de ünlü Amsterdam, ayrıca kişisel tercihlerinde serbest olduğu biryer. Örneğin; Gay evliliği ilk burada yasal olmuş. Mutlu mesut elele dolaşıyorlar J
Museumplein denilen bölgede önemli müzeler bulunmaktadır. Bunlar; van Gogh, Coster Diamond, Rijkmuseum, Stedelijk museum. Biz müze gezmek istemediğimizden girmedik hiçbirine. Ama bu alanda bulunan I Amsterdam yazısı fotoğraflarımız tabiî ki var J




Mimari olarak ise şehrin güzel görüntüsü bozulmamış ve bakımlı kalmış. Evlerin değişik bir mimarileri var ve hepsi özenle ve zevkle yapılmış. çatı katında bir çengel bulunuyor. Pencereleri büyük olduğundan bu çengel yardımıyla eşyalar pencerelerden içeri alınıyor. Genel olarak baktığımızda evlerin 5 tanesinden 2 si yamuk.. buda şehrin kayma tehlikesinin kanıtlarından biri.
Amsterdam diyince akla gelen bir diğer konu ise bisiklet. Şehirde trafik bisiklet ile akıyor. Bisiklet kuralları var. Herkes  bisiklet kullanıyor. Büyük caddelerde, küçük caddelerde bisiklet için yollar yapılmış. Tabi biz Türkler alışkınız bisiklet yolunda yürümeye birkaç kaza atlattıkJ


Bunlar dışında Amsterdam da gezilecek çok yer var, her yere tramvay gittiği için çok şanslıydık, birde hava süperdi. Bere ve atkılarla gittiğimiz Amsterdam da ince bir tshirt ve üzerine ince bir mont veya hırka ile dolaşabildik J unutmadan çiçek pazarı ve Vondelparka da gitmeyi unutmayın. Özelliklede vondelpark’ın bulunduğu semt çok güzel lüks evler ile dolu. Ve herkes kendi evinin önünü o kadar güzel süslemişki, hayran kalmamak mümkün değil.





Bir diğer görülmesi gereken yerde Beginjhof. Burası küçük bahçeleri olan evlerle çevrili küçük sessiz bir site. Eskiden rahibeler kalırmış ve ortasında küçük bir meydanı var. Buranın kendi kilisesi ve şapeli var. Rahibeler burada kalmanın karşılığında gençlerin eğitim işleri ile uğraşırlarmıi. 




Ayrıca önemli bir konuda buradaki 34. Nolu ev Amsterdam’ın en eski eviymiş. Şu anda da yalnız bayanların kalmasına izin verilmiş ama rahibe şartı aranmıyor.  Küçük tahta bir kapısı var dikkatli olmazsanız kaçırabilirsiniz. İçerisi çok büyüleyici ve huzur veren bir sessizlik var.




Amsterdam da; sıcak çikolata içmeyi, Dutch dondurması yemeyi ve Ev şeklindeki magnetleri de almayı unutmayın.

Marken-Volendam
İlk 2 gün Amsterdam da geçirdikten sonra 3. Gün araç kiraladık ve Amsterdam’ın kuzeyinde olan Marken ve Volendam sahil kasabalarına gittik. Buralar sessiz çok güzel kasabalardı. Bütün evler tek katlı değişik dizaynlı ve hepsinin bahçeleri özenle düzenlenmişti. Marken bir ada kasabası ve karadan bir yol yapılmış. Çok sessiz ve yeşilliklerle dolu. Volendam ise daha gelişmiş ve kalabalıktı. Volendamda peynir üreten bazı dükkanlar vardı. Peynirlerimizi oradan aldık ve üretim sürecini izledik. 


Peynir satan kızlar yöresel kıyafetleri ile geziyorlardı. Zaten volendam yöresel kıyafetlerin hala giyildiği bir bölgesiymiş Hollanda’nın. Öğlen yemeğimizi Volendam’da sahil kenarında Cafe de boer isimli bir restaurantta yedik. Yemekleri gayet lezzetliydi.ve haydi bakalım yola J


Zaanse Schans-Keukenhof

Bir sonraki durağımız ise yel değirmenleriyle ünlü olan Zaanse Shans oldu. Burada yel değirmenleri gerçekten büyüleyiciydi ama her yerde olduğu gibi ev mimarileri çok ilginçti. Günün son gezisi olan Keukenhof çiçek parkına gittik. Mükemmel peyzajlı bir sürü çiçek bahçeleri vardı ve aynı zamanda ünlü lale tarlalarınıda gördük. Anlayacağınız park, bahçe, köy her şeyini gezdik 



Brugge-Gent (Belçika)
Son durağımız ve konaklama şehrimiz Belçika’nın Brugge şehri oldu. Amsterdam’a 2,5 saat uzaklıkta. Sınır kapısı olarak sandım ki böyle görkemli bir şeyden geçeceğiz, sadece şehirlerarası yolmuş gibi bir küçük tabela vardı ‘’Welcome Belgium’’ die. Sınırların kaldırılması süper J Brugge’e vardığımızda saat 22:00 idi. Şehre girdiğimizde dikkatimizi çeken sokakların ıssız olmasıydı.. hiç kimse yoktu ve evlerin ışıkları da yanmıyordu. Bütün yapılar ortaçağdan kalma yapılardı. Ama neden kimse yoktu. Otel ise oranın en iyi otellerinden biri olan Jacobs Otel, ama eski bir yapıydı. Otel sorumlusuna sessizliğin nedenini sorduk, ‘’biz erken yatar erken kalkarız’’ dedi.. meğer adam bizi bekliyormuş, anahtarlarımızı verip oteli kilitleyip çıktı J birde acil durum için numara yazmış.. şok olduk tabi.biraz dolanalım dedik, meydana falan gittik ama ürkütücü geldi, korktuğumdan dolayı zevk alamadım.

 
O karanlıkta bir tek biz vardık sokaklarda, birde eski çağ binaları. Ama en güzel şey orada da bir kanal vardı ve kanala etrafındaki binaların yansımaları düşmüştü. Ve sanki şehrin bir görüntüsü de kanalda var gibiydi. Sabah olduğunda hiç ummadığım şekilde müthiş bir kahvaltı ile karşılaştık. Hiçbir otele görmemiştim böyle. Heleki Avrupa kahvaltılarından bahsedenleri dinleyince. buraya gelmeye değermiymiş diye dışarı bir çıktım ve büyülendim. Gerçekten süper bir şehirmiş.

Hemen kanala koştum ve sabahın güzel kokusuyla birkaç fotoğraf çektik. Arabamızı park ettikten sonrasında şehri gezmeye başladık. Dikkat edilmesi gereken bir husus burada mavi bir kart veriyorlar. Arabanı parkettiğin saati ayarlıyorsun kartta ve 4 saatte bir kartın saatini ve arabanın yerini değiştiriyorsun. Her şekilde insana saygı var. Bir araba komple bir yeri meşgul etmemeli başkalarına da yer verilmeli. Tabiî ki biz Türküz, gidip arabanın saatini değiştirip döndük J Brugge mimari ortaçağ yapılarıyla gerçekten büyülüyordu. Hele de meydanındaki yapılar o senelerin  zevkini yansıtmıştı. Gece evlerinde olan herkes dışarıdaydı artık ve ayrıca Çin Başbakanı gelmişti yani ekstra bir kalabalık ve güvenlik vardı. Avrupaya gelmişiz bir kilise gezmedik demeyelim dedik ve otelimizin karşısında bulunan kiliseye girdik. Bu kilisede Hz.İsa’nın çarmıha geriliş konunu işlemişler. Balmumundan erimiş insanlar yapmışlar yani inanmayanların başına gelenleri yansıtmışlar. Ürkütücüydü. Kaçtım J
 Belçika sokakları resmen çikolata kokuyordu. Çikolata dükkanları ve dantel dükkanları çok fazla vardı. Tabiî ki meşhur Brugge waffle’ı yemeden edemedik J oraya gittiğinizde bir anlık başka düşüncelere beyninizi kapayın ve dark biranızı veya sıcak çikolatanızı yudumlarken bir filmin içindeymişsiniz gibi farzedin…bir film stüdyosu gibi.kısacası Brugge sokakları çikolata kokan bir masal şehriydi.
Brugge’e veda ederken navigasyonu Belçika’nın Gent şehri için kurduk. Gent şehri yine bir ortaçağ şehriydi, şatolar, kaleler ve tabiî ki o bölgelerin vazgeçilmezi kanallar J ama diğerlerinden tek fark bir gençlik şehri olmuş. Yani üniversite gençliği kanalın etrafına yayılmış ve o eski çağ görüntüsünün içinde bir canlılık yaratmışlar. Buradaki en güzel ey ise hayatın diğer şehirlerdeki gibi pahalı olmaması. Mesela bir bira 2 euro vb.
Diğer şehirlere olan merakımızı da giderdikten sonra arabamızı teslim ettik. Bu arada müthiş temiz yepyeni bir araba vermişlerdi. Ford Focus Station.. çok rahat gittik, tabiî ki yollarda çok düzenliydi. Ve ilk defa yaptığım bir şey benzinimizi kendimiz aldık. Değişik isteklerim vardır benim. Hep benzincide arabama benzin doldurmak isterdim, bu isteğimi de tamamlamış bulunmaktayım.

Amsterdam’da 1 gün daha kaldık bu sefer tam tren istasyonunun yanında bir otel seçtik. Bu rezervasyonları önceden ayarlamıştık. Kaliteli olacağını düşündüğümüzden IBIS Amsterdam Centre otelinde kaldık. Gayet komforluydu ve tabi tam merkezde olması bizim için daha kolay oldu.



Önceki yurtdışı gezimde Barcelona gerçekten çok güzel bir Akdeniz şehri. İnsanları sıcak, eğlenceli, yaşayan bir şehir. Ama Hollanda ve Belçika’ya gidince daha bir Avrupa şehirleri gördüm. Dönerken şöyle bir arkama dönüp baktım… bu sefer hiç dönmek istememiştim J


2 Mayıs 2013 Perşembe

BURÇİN, KIVANÇ, BARCELONAAA



sevgili günlüğüm sana süper bir şehir olan Barcelona' yı tanıtacağım :) yani başka bir deyişle Katalonyanın başkenti :)
bu yazımı biraz uzun ve ayrıntılı yazıyorum çünkü oraya giden kişiler blog siteleri çok araştırıyorlar ve çok yardımcı oluyor.
Öncelikle belirtmeliyim ki Barcelonaya hayran kaldım. İnsanları süper neşeli ve eve tıkılıp kalmıyorlar. Sürekli dışarıdalar.

GENEL BİLGİ
Biz Clot diye bir bölgede Catalonia Atenas diye bir 4 yıldızlı otelde kaldık. Türkiyede’ki 2-3 yıldızlı olarak değerlendirmek lazım. Temizdi kahvaltısı süperdi. Kaldığımız otelin tam karşısında metro vardı o yüzden ulaşımımız rahat oldu.

Ulaşım: Metroda tek tek bilet aldığında 3 euro ama çoklu aldığında daha uygun. Biz 10 lu aldık (10 euroya) ama 50lik falanda var. Metro ağları çok gelişmiş. 3-4 katlı ve aktarmalar çok kolay. Otelden alacağınız bir harita ile gidemeyeceğiniz yer yok. Otobüslerde iyi ama metro ile ulaşım daha kısa süreli.

Dil: Dil olarak Katalanca konuşuluyor, İspanyolca pek konuşmuyorlar. Sen İngilizce sorsanda Katalanca cevap veriyor bazıları. Ama genelde hep İngilizce anlaşma sağlayabildik. Dil konusunda bir sorun olmadı ve hep yardımcı olmak için elerlinden geleni yaptılar. Sıcak halk.

yemek: Yemekler ise et açısından domuz eti. ..ama ben dana etide yemiyorum J o yüzden sorun yok. Herkes kendine göre bir şey bulabiliyor. Mesela 7 Euroyada , 50 euroyada yemeklere rastlanabiliyor.J
Yemek olarak tapasları ve paellaları meşhur. Tapas dedikleri Cem Yılmaz’ın dediği gibi little little in the middle J biber zeytin patates kalamar vd. bunlardan az az ortaya getiriyor. Her yerde tapaslar ayrı ayrı. Bazıları ise kürdanlara geçirilmiş onlarda da kaç kürdan yediysen ona göre sayılıyor. Birde paella var. Deniz ürünleri seviyorsanız bunu çok seversiniz. Pilav aslında ama safranlı ve içinde deniz ürünleri var. Değişik çeşitleri de mevcut. Onun dışında mc donalds ve Kentucky var Barcelonata bölgesinde sahilde çok güzel yerler var yemek için ayrıca La Ramblanın üzerindeki sokaklardan girince meydanlara çıkılıyor. oralarda da güzel bar ve restaurantlara rastlayabilirsiniz. Sangria adı verilen meyve aromalı şarapları  var ve çok güzel. Ayrıca tüm içecekler çok uygun fiyatlı. Barcelonatada sahile bakan kısımda güzel balıkçılar var. Balık yiyin. Özelliklerde Lübiana balığı J


Her sokak bir meydana çıkıyor. Meydanlar çok. Öncesinde idam edilenler ve yakılan insanlar için halk bu meydanlarda toplanırlarmış. Şimdi ise cafeler oluyor, oyun parkları oluyor. Halkın sosyalleşme alanları olmuş. ummadığın yerden meydan çıkıyor J

Ünlü caddelerinden biri Catalunia durağında inilen ve aşağı doğru yürünülen La Rambla Caddesidir. Bu caddede her istediğinizi bulabilirsiniz. Sokak sanatçıları çok var ama resim çektirmek için para istiyorlar Jbu caddelerin ara sokaklarına gece girilmemesi lazım. Çünkü paki dedikleri Pakistanlılar çok fazla. Ve hırsızlığın çok olduğu bir şehir Barcelona. O yüzden fermuarlı ve yandan asmalı bir çanta gerekiyor. Paralarınızı ayrı ayrı yerlere koyun ve İstanbul’da euro yapın. Orda iki katı komisyon alınıyor.

ayrıca ünlü olan bir pazarları var La Boqueria, herşey taze ve herşey var :)







La Rambla caddesinin sokaklarından bir kaçtanesi meydanlara açılıyor. Bunlardan biri en büyükü Placa del Rieal. Orda güzel yemekler bulabilirsiniz. Ve orada sadece cumartesi akşamları Tarantino barda  10 euroya süper bir flemenko dansı izleyebilirsiniz.

BİZİM BARCELONA GÜNLERİMİZ
    

      ilk gün: ilk gün saat 20:00 gibi Barcelona'da olduk. biraz dolaşıp yemek yedik...

       2. Gün

Biz tur ile gittiğimiz için ilk gün bize panoramik şehir turu yaptırdılar.
Montjuic tepesi: buradan şehrin heryerini görebiliyorsunuz. Sahilden teleferik ilede çıkılıyor. Bir meydan ve park var orada.
La sagrada Familia: bu katedral şehrin içinde bir yerde. Barcelonanın ünlü mimarı Gaudi tarafından yapılmış ama henüz tamamlayamadan  karşıdan karşıya geçerken ölmüş. Tamamlamaya çalışıyorlar. Çok görkemli büyük ve şehrin heryerinden görünüyor. O zamanlar okuma yazma bilmeyenler çok olduğundan İsa’nın doğumuna varana kadar heykellerle anlatılmış. Çok süper.içine giriş ücretli.(18 euro) ama internette içi var biz girmedik. 

Casa De Batio: Gaudi değişik tarzı biriymiş. O yüzdende şehrin zenginleri ondan kendilerine ev yapmasını istemiş. Bunlardan biri Batio ailesi. Değişik bir mimarisi olan evin balkonlarında kemik ve iskeletlerden esinlenilmiş. Giriş 16 euro, biz gitmeden çok blok okuduk, içine girmeye gerek yok diye. O yüzden girmedik bizde.
Casa De Mio: ikinci ev ise Mia ailesine yapılmıştır. Buda aynı cadde üzerindedir ve giriş 18 euro.
Bu iki evin bulunduğu cadde Passeig de Gracia . ünlü markaların bütün mağazaları bu caddede. Yani bir Nişantaşı J Zara çok ucuz J
2 3.  Gün
Biz bugün turla gezdik. Çünkü gideceğimiz yerler uzaktı. Ama yinede ulaşım çok fazla var. Tren ilede gidiliyor.
İlk önce Gironaya gittik. Fransa sınırında bir yer ve çok güzel.içinden nehir akıyor. Ama 1,5 saat sürüyor. Sonrasında Dali Müzesine Gittik. Tur rehberi Dalinin eserlerinin anlamlarını anlattı. burada ingilizce dinlemek için kulaklık alabiliyorsunuz. bence gerekli çünkü resimlere bakınca çıkaramadığınız tarzda anlamları var. mesela bir resiminde karısının ölümüne çok üzülmüş ve mürekkep balıklarını alarak sertçe vurmuş. uzaktan bir bakıyorsun Bethovenın resmi :) değişik biri hayatını okumanızı tavsiye ederim çok ilginç :)

 pazartesileri kapalı.
Döndükten sonrasında biz yine yürüyerek yada metroya binerek biryerleri gezdik kendimizce. Parlemento binasının oraya gittik. Orada çokkk büyük bir park vardı ve içinde çok güzel görünümlü bir göl var. içinde kayık ile gezilebiliyor.

Sonrasında ise Gothic mahalle var. Aslında bu mahalle La Ramblanın sokakları oluyor. Biraz daha Dolapdere tarzı J ama daha lüksü J eski evler ama bakımlı.. harita ve metro haritası almayı unutmayın.ben buradan gitmeden de 10 adımda Barcelona diye bir kitap aldım. Hatta arkasında mini Katalanca sözlükte var. Ayrıca haritalarda var güncel J

3   4. gün
Guell park bizde ayrıca bir turdu ama biz kendimiz gezdik. Giriş ücretsiz metro ile yeşil hat gidiyor. 2 durak var Lesseps ve vallarca ama biz lessepste indik çünkü orda yol boyunca yukarı doğru yürüyen merdivenler yapmışlar iyi oldu. Burasıda piknik havalı yerler. Balkon denilen biryer ve ünlü masalsı evleri var Gaudinin. En önemli yanı ilk defa porselenleri parça parça yaparak eserler yaratıyor. J
Sonrasında ise sahile gittik. Sahil 6 tane plajdan oluşuyor ve çok uzun. Buraları hep yürüdük Jkumsalı süper. biz 19-23 nisan arası gittik hafif rüzgarlıydı ama denize giren çoktu.
Plajların sonuna gelmeden sol tarafta kalan yer Barcelonata diye biryer. Orada 1500 yıllık İspanyol mimarilerini görebiliyorsun. Daracık sokaklar ve tüm evler süper. Küçücük balkonlarında resmen bir orman kuruyorlar. Balkonlardan Dolapdere misali çamaşırlar asılıyor J ama Barcelonanın merkezindede binaların dokuları hiç bozulmamış yeni ev yok. Çok iyi korumuşlar. Sahilin sonunda ise  2 büyük plaza var. 1 tanesi ünlülerin futbolcuların kaldığı plaza diğeri ise ünlü şirketlerin bulunduğu iş merkezi. Onların alt tarafıda ünlü gece klüpleri ve casino var J

5. gün
Son gün ise yine merkezdeydik. Barcelonanın koruyucu azizi Sant Jordi günüydü. Kızlar erkeklere kitap erkekler kızlara gül verdi J acayip kalabalıktı.

Notlar:
-         - Apple uygun fiyatlı. Eğer bir elektronik alet alırsanız. Havalanında işlem yaptırmayın orada tax free hemen yapılmıyor. 10 gün sonra yatırıyorlar.. ama şu şekildede bir yol var. Katalunya meydanında Apple ın karşısında bulunan tourist information Office'e gidip tax free yapılıyor. Paranın bir kısmını kesip öyle veriyorlar. Sonrasında ise sana bir kağıt veriyor. O kağıdı havaalanında sadece damga bastırıp havalanında bulunan posta kutusuna atıyorsun J
ucuz ürünler için Andorra'ya gidenler çok oldu. andorra 4 saat sürüyor. ve beklenilen etki yok. garanti belgesiz ürün alınıyor. ama kıyafet aksesuarlar için ünlü markaların uyguna alabileceğiniz ürünleri mevcut.

-         
-     *     Üstü açık turist otobüsleri var. Onlar için bilet alıyorsun binip geziyorsun. Bir yerde indin diyelim arkadan hemen geliyor ona binebiliyorsun.gezmeye devam
-          
     * Bisikletler var ama onları barcelona vatandaşları kullanabiliyor. Ama bisiklet kiralama yerleri var saati 3 euro.
-          
           * Çantalara dikkat . otelde bir şey bırakmayın. Özellikle laptop falan.
-          
-        *   Saat 2 de dükkanları kapatıp sisesta yapıyorlar birdaha 5te açıyorlar. Ama turistik yerlerde çok yok 








23 Ekim 2012 Salı

MANİSA-SALİHLİ'DE NE YAPMALI :)

Merhaba günlükcüm :)

Bu seferki işim yine bir iş gezisiydi. işim gereği bazen diğer illere gitmek gerekebiliyor bende gitmeden önce güzel bir araştırma yapıp o ilde boş vaktimiz olursa nasıl değerlendirebiliriz diye araştırmalar yapıyorum.

bu sefer hazırlıksız yakalandım. Manisa-Salihli'ye gitmem gerekiyordu. yol uzun süreceğinden kalmalı bir organizasyon yapmalıydım. Kıvanç gelemeyecekti bende uzun yol tek başıma çekilmez diye babamı ve kardeşim can'ı da yanıma aldım :)

halam Susurluk'ta oturduğundan hem kendisini ve Noel babamı(eniştem) görürüz hemde oradan daha rahat Salihli2ye geçeriz diye Susurluk'a gittik. halam yakın arkadaşı ve bizim çok sevdiğimiz gönül teyzenin yeni açtığı büfede keyif yaptık :)

11:00'de toplantım olduğundan babamla erkenden kalkım yola koyulduk...git git gittt bitmiyor, zaten slaihli tabelası yok. bilmeyenler için söylüyorum Gölmarmara^'dan giriliyor. yoksa taaaa Manisa'ya gitmek gerekir.
gittik birde demesinler mi toplantı 14:00'e alındı.. eee biz ne yapacağız 4 saat.????!!!!???

hemen google'a yazdım... Salihli'de ne yapılır..?? ne yapılmaz ki..yurdumuzun her metrekaresinde görülecek biryerler var resmen.

kaplıcalar, harabeler, alışveriş merkezleri, bozdağ, odun köftesi, manisa kebabı vb.

hemen kaplıcalara doğru gittik baktık güzel tesisler ve piknik alanları var. bozdağ ise görkemli bir şekilde uzanıyor ilçenin üzerinde.
Odun köftesi yiyelim dedik...ama benim pek sevdiğim söylenemez :(

ve en nihayet sardes-Sart harabelerine geldik. vee işte o an.. büyülendim. bugüne kadar gördüğüm kalıntılardan, harabe , antik şehirlerin en güzeliydi. fazla bozulmaya uğramamıştı yada .çok güzel çalışmalar yapmışlar.
Sardes lidya krallığının başkenti olarak tarihte geçmektedir. hatta ileride darphane bile vardı.ayrıca resmi binalarda yer almaktaydı.
Gymnasium ve Sinagog vardı gittiğimiz kısımda. herşey yerli yerinde ve süperdi. o zamanlardan kalma sıcak su boruları vardı, inanılmaz şekilde binalar ile bağlantı yapılmıştı.

ayrıca sıra sıra dükkanlar vardı. Atölyeler gibiydiler ve çok küçüktüler. boya atölyesi vb.


öğrendiğim bir konu daha var; Manisa'da spil dağı civarında manyetik bir alan varmış ve uçaklar buranın üzerinden geçmezlermiş. ayrıca Manisa'nın adı manyetik Magnesia'dan geliyormuş.

21 Ağustos 2012 Salı

MUTLU ANLAR

MİNİK KUŞUM NİŞANLANDI :)
04.08.2012
MUTLULUKLAR 




KEMER - ANTALYA



Antalya'yı seviyorum fakat çooooooooooooookkkk sıcak...

geçen sene balayına Belek'e gitmiştik ama sonrasında ise Kemer'de de tatil yapmıştık...geçen senede gittiğimiz gibi Kıvançların devremülkünün olduğu yer Naturland'e gittik..

aslında tatillerde beni en çok ilgilendiren şey deniz...hiç denizden çıkmadığımdan ilk dikkat ettiğim şeydir. güneşlenmeyi sevmiyorum ama zaten Antalya güneşinde güneşlenilmez.!!!

bu sene istanbul'da en çok sıcak gün olan 4 günü antalya da da hissettik.. ben zaten sürekli yüzüyorum ama o 4 gün yüzmekten yorulsam bile kıyıda şapkamla denizin içinde oturdumm...dedimmm Allahımmmmm yanıyoruzz .:) yaklnız gidip evde oturmam o sıcakta dikkat edelim :) Naturland doğa harikası biryer..önceki postlarımda da anlatmıştım. disneyland gibi..herşey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş biryer...

ama yinede ondan daha önemlisi Olymposun yan koyunda olması..denizin içi ne kadar derin olursa olsun dibine kadar gözüküyor berraklıktan :)

tabiki orda 2 tane ufaklık bulup onlarla oynadım tüm gün :)

sonra evimize döndük...çok yanmıştık..iki gün aynaya bakamadım,, güneşlenmediğim için orantısız yanmışım...hatta kalpli kolyemin kabinin bile izi çıkmış :)  aman açılırım nasılsa dedim ama İstanbul'un sıcağı da fenaydı..burdada havuzdan çıkmadım o yüzden bronzluğumu koruyorum :):p