6 Aralık 2011 Salı

ARI VIZ VIZ VIZ

merhaba sevgili günlüğümm...

babannemi görmeye gittim haftasonu. çoookkk özlemiştim ve onu görünce çok sevindim.
kış günü düştük yollara dedik ama sanki oraya kış uğramamıştı her tarafta bir bahar havası vardı sanki. babamın arıları bile bahar zannedip kovanlarından dışarı kendilerini atıp çiçeklere doğru gittiler.:)

babam 1 senedir Rize'de yaylalardan aldığı kovanlarda arı besliyor. Arı kıyafetleri, arıcının el kitabı , arı yemekleri vb. ve bir adet de kamera almış... sürekli onlarla uğraşmanın ne kadar zevkli olduğunu bize anlatıp duruyor ve çektiği kısa belgeselleri bize izlettiriyordu. izzliyorduk ama yanlarında gerçekten onlarla uğraşmak ve uğraştığın baktığın arıların sana ürün vermesi kadar güzel bir şey yok.

bende tabiki hemen arı kıyafetlerini giyerek yanlarına gittim. aslında arılardan çok korkarım. küçükken izlediğim Arıların İstilası filmini hiç unutamam...ama yanlarına gittim ve güzelliğe hayran kaldım.
kışın yerlerinden kıpırdamazlar ve kovanlarından çıkmazlarmış...ama benim orada bulunduğıum günlerde öyle güneş vardıki hepsi bahar geldi sanıp dışarı fırlamışlar. bikaç tanesi kıpkırmızı geldi kovana... babama sorduğumda polen topladıklarını söyledi.

düşünün şimdi bir arı birer tane kanatlarının altına, bir tane ağzına birer tanede ayaklarına polen takmış kovana doğru ağır ağır sendeleyerek geliyor:) görüntü o kadar komikki...

diğer tarafta 2 arı 1 tane arıyı kovandan atıyorlar. herhalde bir suç işlemiş. babam geçenlerde kraliçearıyı bulamamış kovanda gidip 1 tane satın almış. balmumundan 2 tarafı delikli fakat kraliçe arının bulunduğu kısımın kapalı olduğu bir küçük kutu almış. 2 arı 2 delikten girerek ve balmumunu yiyerek kraliçe arıya ulaşıyor...eğer beğenirlerde beraber uçuyorlar eğer beğenmezlerse orada öldürüyorlar:) her hikayeleri ilginçç..

şu anda kendileri için bal yapıyorlar. baharda bizim için üretecekler.etrafta çok kestane ağacı olduğu için kestane balı oluyor bu bal. yani ilaç balı gibi...tabi çok acı değil çünkü etraf mandaline ve portakal ağacıda dolu olduğundan onlar kestanenin acılığını biraz azaltıyor.

kısacası çok güzel ve insanı mutlu eden bir uğraş:)

14 Kasım 2011 Pazartesi

NE KILIKLARA GİRDİK:)

tabiki böyle fikirler benim çılgın arkadaşım Eda'dan çıkar:) ''doğumgünüme herkes kostüm giyip gelecek,kostüm giymeyeni almıcam'' dedi:) o anda benim hala büyümeyen bir yanıma dokunmuş oldu..evet evett..bu süper fikir dedim bir anda.

zaten sürekli önünden geçtiğimiz bir kostümcü vardı ve ben zaten onu orada işaretlemişim:) hemen oraya gittik..ben minie mouse kostümü beğendim, Kıvanç ise mickey mouse giydi ama onu pek beğenmedik. meğer içinde zorro olmak hayali varmış:) süper eğlenceli bir dükkandı...masal diyarı gibi, karıncadan, hürreme, sultan süleymanda sindirellaya kadar herşey vardı. kostümlerimizi alıp eve geldik ve beklenen gün gleip çatmıştı...

doğumgününe bi gittik ki herkes süper giyinmişti. çakıl, bambam, çingene, arap,bedevi, madenci, arı maya, prenses, matrix vb. birçok kostüm vardı ve hepsi süperdi..doğumgünü kızı vampir olmuştu:)

gerçekten çok güzel bir gece yaşadık...tabiki sürprizlerlede doluydu...kıvanç sürekli kılıcı ile Z çizmeye çalışıyordu. hatta bir ara kılıcından bir parça uçtu:) gülşen ise ağzında sakız çiçek satıyordu...Eda sürekli herkesi ısırmakla meşguldü...

Eda ya kahkaha attırmadan duramıyor:)


iyiki doğmuş:)

10 Kasım 2011 Perşembe

SIK SIK BURSA YOLCULUKLARI

sabahları saat 06:00 gibi kalkıp güneşin doğuşunu izlemek çok güzel...tabi bunun için kalkmıyorum. Bursa'ya doğru uzanan yolculuğumuz başlıyor. artık haftada bir kere Bursa'da olduğumuz için bu bizim için rutin bişey oldu. Evden 07:00'de çıkıp 07:30 feribotuna biniyoruz. hemen feribotun üstüne çıkıp denizi ve güneşin eşsiz güzelliğini izlemeye başlıyorum. tabi o saatte orada olan birtek biz değiliz. Martılarda bizim gibi vapurun kalkmasını bekliyorlar. sıra sıra dizilmişler yandaki feribotun üzerinde kalkış için hazırlanıyorlar.
ne zaman feribot kalkarsa martılarda o zaman başlıyorlar yerlerini almaya...feribotla birlikte denizin üstünde süzülerek uçuyorlar.insan gerçekten hayranlıkla izliyor bu yolcuları:) eğer birde simit atan varsa süper oluyor...sırayla simit parçası almak için sıraya giriyorlar. hiç yolsu olmasada feribotta onlar mutlaka yolculuk yapıyorlar... sabahın o saatinde napcam bende onları izliyorum...daha çok uykum geliyor ve arabaya inip uyuyorum:)

aslında Bursa yolculuğumuz böyle başlıyor ve tüm gün iş görüşmeleri ile sürüyor. Bursa'nın sanayi bölgelerinde dolanıp duruyoruz. öyle bir güzel şehirki sanayisi bile çok gelişmiş. en küçük köyleirnde bile sanayi bölgesi var. aslında bu köylerin güzelliği açısından güzel değil ama bir şehrin sanayi açısından gelişmesi konusunda iyi...tabi dediğim gibi köyler yok olmaya yüz tutmuş....

JAPANESE

merhaba sevgili günlük,

bayağıdır birikti yazacaklarım sana anlatacaklarım. neyse bir yerden başlamak lazım.

şimdi sana çiçeğimizden bahsedeceğim. ofisimizde ve evimizde birçok çiçek yetiştiriyoruz ama bu çiçek kadar bir anda açmasıyla beni mutlu eden görmedim.

Latince adı Hibiscus rosa-chinensis olan bu çiçeğin adı Japon gülü. kıyı ege ve akdenizde yetişir normalde..aslında ilk geldiğinde bu çiçek bize ağaç gibi bir bitki demiştim. sevimsiz birşeydi. birkaç aydır bizimle birlikte yaşıyor ve şu yoğun dönemimizde ona sulamaktan başka bir ilgi gösteremiyorduk. hatta ofisimizde ziraat mühendisimizde olmasına rağmen bitki çok ilgisiz kaldı :( birgün geldim ve Aman Tanrım!!!!!! ne göreyim o sevimsiz bitki çok güzel kırmızı bir çiçek açmış...bir anda içime bir sevinç doldu...o kadar duygulandımki gözleirm doldu ya.:) işte birkez daha anladım çiçeklerin insanları neden bu kadar mutlu ettiğini ve birkez daha anladımki sevimsiz gözüksede içindeki güzellik birgün ortaya çıkabiliyor:)





3 Ekim 2011 Pazartesi

VE EN SONUNDA AJDA VE BURÇİN BULUŞMASI:)

kendimi bildim bileli vardır Ajda Pekkan televizyonlarda...her zaman bana zarif ve eşsiz sesi olan biri gibi gelmiştir...farklı..her zaman şarkılarını severek dinlerdim ama son zamanlarda ona olan hayranlığım dahada çoğaldı...
şarkıları radyoda çalınca bütün dünyam duruyor ve dinlemeye başlıyorum...Aslında kendine olan güveni beni çok etkiliyordu. yaşı 65 civarında olmasına rağmen hala hoş, bakımlı ve güzel kalmaya çabalıyor...ve doğrusunu söylemek gerekirse başarıyada ulaşıyor bence...çünkü sahnede adeta parlıyor..

çok güçlü bir ses Ajda Pekkan..eşsiz...genç sanatçılara taş çıkaracak derecede hiç durmadı bu yaz..sürekli konser verdi ve konserleride bu haftasonu gittiğim gibi yüksek performanslı geçiyor...
haftasonu gittiğimiz konser Kuruçeşme-Arena'da Somali için yardım konseriydi. sevenleri hem Ajda Pekkan'ı dinlediler hemde yardımda bulunmuş oldular. bir o kadarda iyilik perisi yani:)

anladığın gibi sevgili günlüğüm önceden beri gelen hayranlığım bugünlerde ve özellikle konserden sonra resmen bir Ajda Pekkan fanı olmama neden oldu. zaten ilk biletler elime geçti o kadar sevindimki anlatamam:) herkes ama herkes mutlaka onun konserine gitmeli...orada dahada iyi anlaşılıyor nasıl bir super star olduğu.

ayrıca konserde muazzez abacı'da 2 şarkı ile yer aldı. oda resmen mikrofonsuz söyledi ve sesi adeta yankılandı:) oda süper bir sesmiş:) ben ,sevde,seray, nuray bağıra çağıra zıplaya hoplaya geceyi bitirdikk:)

en mutlu olduğun günlerden biri daha böyle sona erdi:)

13 Eylül 2011 Salı

NELER OLMUŞ ???

Merhaba günlükcüğüm,

biliyorum bana kızgınsın seni çok ihmal ettim ama gerçekten hem iş hem evlilik hazırlıkları çok yoğun günler geçirdim...ama yoğunluk bitip herşey düzene girince hemen sana geldim bak (:::

evlilik, tatiller derken yine istanbuldayım ve en sevmediğim hüzünlü mevsim eylüldeyiz...,

ilk önce evlilik ve evlilik hazırlıkları durumu var...

her kızın hayallerindeki bende en sonunda gelinlik giydim:) gelinlik çok rahat bişeymiş...ama dans ederken figürlerim çok belli olmuyor kumaş ince olmadığından:) sabah kalkıp kızkardeşlerim Sevde ve Berat ile kuaför maceramıza başladık...heyecanlıydım ama çok güzel bir heyecandı stresli değildi...rahattım işin açıkçası..sonra Erhan geldi ve kuaförden çıkana kadar hep fotoğraf çekti:) sonrasında gelin alma olayları ve nikah salonunda bulduk kendimizi...gelin odasına sevenlerimizin gelip gitmesi güzel birşeydi çünkü gelin ve damat oyalandıkları için heyecanlanmaya vakit olmadı...ama sonrasında salona girmek için bir kapının arkasında bekledik..o bekleyiş feci bişeydii..ve sonraa kapı açıldı ve ışıklar.......EVET..EVETT...
o kadar çok kişi öptükkki tebrik sırasında inanamazsın..ve uzun zamandır görmediklerimi yaşlı hasta demeden gelenleer..insan okadar mutlu oluyorki:)
fotoğraf çekimi için dış mekan tercih ettik..ama gitiğimde farkettimki herkes öyle tercih ediyor..15 tane daha gelin vardı gittiğimiz yerde...Fenerbahçe parkı yeşil ve mavinin birleştiği en güzel yer:) 2 saatte orada durduktan sonra artık düğün saati geldi çattıı..çok güzel bir hava vardı..herşey mükemmeldii..organizasyon ve düzenleme süsleme çok güzel olmuştu..PEMBE:).. çıkışımız...ve ilk dans...sonrasında tam konukların yarısını bitirdik bir anda alnıma bir damla düştü...o anda kafamı yukarı kaldırdım ve lütfennnnnnnnnnnnn yağmasın diye yalvardım. ve böylece tüm gece boyunca yağmur çiseler vaziyette bi döktü bir durdu...çok ıslanmadık ve hiç oturmadık ama benim moral gittii...ama moralim gitmesine rağmen yinede cde bakıyorumda ne çok eğlenmişim...konuklar gittikten sonra bizde gitmeye hazırlanırken artık iyice döktürdü...herkes bereket dedii...bütün çalışanlar, düğün yeri sahibi herkes süperdi..yağmur çok yağmadı ama yinede herkes ayaktaydı kimse ıoturmadı dedii..ama ben yinede şoktaydım..yazın ortası çünkü.
ama bunu bereket olarak sayarsak çok güzel birgündü..bizim günümüzdü..






sonraaaaaaa.....
tatile Antalya'ya gittim bu sene 2 kere. önce balayı için Belek sonra ise Kemer..Belek güzel bir yerdi yani otel çok güzeldi...ama denizi hayallerimdeki Antalya denizi gibi değildi..bulanıktı..soğuktu..ama .Kemerrrrrrrrrrrrrrrrr....çok güzell...denizden sadece bikaç kere çıktım. sabahtan akşama kadar hep yüzdüm....zaten denize girince serinlemiyorsun o kadar sıcakki..:)  müthiş bir tatildi...zaten doğa ile içiçe ormanın içinde evlerde kaldık...ben zaten bizim evden alışkın olduğumdan böcek tarzı şeyleri pek yadırgamadım:) evde çekirge, arı, sinek besliyoruz.

bunun dışında o kadar çok şey olduki ama buraya yazamayacağım şimdi çok uzun ve birsürü şey..en iyisimi burdan sonrasına devam edelim:)

24 Mart 2011 Perşembe

KADIN GİBİ YAŞA, ERKEK GİBİ DÜŞÜN

en iyisi aslında biliyor musunuz...

yani erkek gibi düşünmek, her duruma her olaya, her soruna erkeklerin düşünce tarzı ile yaklaşmak.. eğer bu şekilde yapılırsa çok derdiniz tasanız olmuyor... hiç birşeyi dert edinmeyerek, düşünmeyerek rahatça yaşayabilirsiniz:)

kadınlar olarak biz gerçekten en ufak birşeyi bile dağlar kadar büyüterek geçelim karşımızdakini kendimize zarar veriyoruz. zaten karşındaki erkek olduğundan bir süreden sonra sizden gelen sese algı kısımlarını kapattığı için aslında kendinizle savaş veriyorsunuzdur:) buda sorunu gerçekten büyük bir sorun haline getirmekte en iyi yöntem:)

aslında bıraksak kendimizi....ohhhhhhhhh şöle...hayat boş eğlen coş felsefesini benimseyerek:)

ama nereye kadar değil mi:)

bazen düşünürüz ya neden böyle dedi, neden aramadı, niye şunu yapmıyor....artık bunlara son ..ben buldum nedenini:) çok basit...bizim düşündüğümüz kadar ince ve ayrıntı düşünemiyorlar..o kısım erkeklerde yok:) evet acı ama gerçek, bazı beklentilerimizi karşımızdakilerden göremeyince üzülüyoruz ..NEDEN diye...amaa aslında karşımızdaki ortada bir beklenti olabileceğini bile bazen göremeyebiliyor:)

ama yeni okuduğum bir kitap sayesinde bu tarz kponuları daha az takmaya başladım:)

"İşte aradığım gibi biri!" demeden önce okumanız gereken tek kitap.

Amerika'nın en ünlü stand-upçısı Steve Harvey. Dinleyicilerinden gelen binlerce "Çilek Mektup"tan sonra; ilişkiler, aşk, kadınlar ve erkekler üzerine hem eğlenceli, hem de oldukça gerçekçi önerilerle yazdığı kitabında çok önemli noktalarla kadın erkek ilişkilerini anlatıyor...ve bunu öyle güzel bir dil ile anlatmışki, kitabı okurken gülmeden olmuyor:)

ve kitaptan çıkarttığım ders...Erkeklere ayrıntı yok...Az ve öz:) ve tabiki sonuç:) arada geçenler önemli değil:)

 tabiki içinize kapanmayın arkadaşlarınızla vakit geçirmek sizi rahatlatacaktır:) kitapta okuduğum çok komik bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum.

Marry işyerinde yeni aldığı ayakkabısının aynısını giyen birine rastlar ve hemen Lucy'i arar.

Marry: Lucy !!!! inanamayacaksın. !!!! geçen haftasonu Emily'e giderken alt taraftaki yeni açılan dükkandan aldığımız ayakkabı varya.

Lucy: hangisi...hani ben pembe bir etek beğendim de bir dükkana girdik sonra çıktık dondurma yedik,, dondurma yerken sen yeni açılmış bakalım dedin, sen ayakabılara bakarken kadın bana takılıp düştü ,,o zaman aldığın ayakkabıyı mı diyorsun...

Marry: evet evet,, hatta mavisi yoktu sonra gidip depodan sarısını getirdiler, sonra arttırdım ve başka mağazadan getirttim, işte o

Lucy: aaa..hatta bende mi alsam diye düşündüğüm...ee ne olmuş

Marry: evet sanada düşünmüştük ama aynı olmasın diye almadık.. işte o ayakkabıdan şu anda ofiste bir kızın ayağında gördüm...İnanamıyorum..başkasında göreceğimi bilseydim almazdım..kahroldum işe odaklanamıyorum..

Lucy: ah canımm..gerçekten çok kötü..ben olsam bunaıma girerdim..olsun tatlım gider geri, verir başka güzelini alırsın..

Marry: öyle dimi..tamam bir bakayım yahu...birde Mark'ı arayayım. öptüm.

sonrasında Marry bu faciayı birde Mark ile paylaşmak ister...

Marry: hayatımmm....ne oldu biliyor mmusun bir faciaaaaaaaaaa..!!!! inanamayacaksın. !!!! geçen haftasonu Emily'e giderken çarşının alt tarafındaki yeni açılan dükkandan Lucy ile aldığımız ayakkabı varya.

Mark: eee?

Marry: işte o ayakkabıyı bizim ofiste bir kız pembe eteğinin altına giymiş. ben ne yapacağım şimdi büyük bir felaket...

Mark: bir daha giymezsin olur biter..görüşürüz:)

................THE END....................

no comment:)

21 Mart 2011 Pazartesi

137 SANİYELİK BAYILMA VE SONRASI



Eğer bir anda tüm dünyada 137 saniye boyunca insanlar bayılsaydı ne olurdu?

ben cevap vereyim:) tabiki heryer birbirine girerdi. araba kullananlar kaza yapardı, uçaklar düşerdi,yüzenler boğulurdu ve daha birçok şey...iyi bişeyler olacağını hiç zannetmiyorum...ama en önemli kısım bu bayılan insanların hepsi 6 ay sonrasında 1 günü görüyorlar...iyi görenler, kötü görenler,, göremeyenler...tüm dünya birbirine karışıyor veeee tabiki FBI ajanları bu işi çözmeye çalışıyorlar...:)

yeni dizim Flash forward:)

mesela bu dizideki en kötü şey, başroldaki adamın karısı o iki dakikada 6 ay sonrasında başka adamla evli olduğunu görüyor...ve karı koca arasında bir sürü sorun...ama en kötüsüde bir tanesi 6 ay sonrasını göremiyor:( dizi daha bitmedi bakalım neler olacak..


düşünüyorumda aynı şey gerçekten olsaydı..ne yapardık...yani 6 ay sonrasında bir günü görmek yada görememek...hani bir dizi vardı küçükken izlerdik babası uzaylu kutudan konuşurdu, annesi dünyalı,kız parmaklarını dokundurunca birbirine zaman dururdu...o zaman ne ilginç gelirdi...sürekli parmaklarımı dokundururdum hiç bişey olmazdı...:) şimdi ise bu ilginç geliyor..yani gelecekte ne olacağımı bilsem bugünümü etkilermiydi?

evet sanırım etkilerdi:) benim gibi etkilenici biri için zor olmasa gerek..mesela o yüzden millet fal baktırır ben baktırmam:) bugünümü yaşamak isterim...bi sonraki gün bile ne olacağımı bilmek istemem aslında...

öle işte paylaşayım dedim küçük minik günlüğüm:)

14 Şubat 2011 Pazartesi

YENİ FAVORİ DİZİM'' VISITORS''

Bu sene türk dizilerinden çok yabancı dizilere kafayı taktım:) tabiki bazı türk dizilerini izliyorum fakat 2 saat sürmesi beni çok sıkıyor. bende zaman buldukça internet sitelerinden türk dizilerini takip ediyorum. haftaiçi 2 saatimi televizyon karşısında öldürmek istemiyorum... yok Fatmagül Kerim'i sevecek mi? Ali Kaptan daha fazla ne kadar kötü olabilir? Sultan sülüman ne yapacak, Hürrem daha fazla ne kadar komik oynayabilir. :):):)
konular hep aynı hep.

tüm bunların aksine yabancı dizilerde farklı konular işleniyor...zaten klasik konulardan ve olağan durumlardan daha çok fantastik ve doğaüstü güçlerle ilgili olan dizi konularını daha çok beğeniyorum. tabi bazı normal dizileride beğeniyorum Spartacus gibi.
Mesela öncedende bahsettiğim gibi, True blood, vampir günlükleri, lost girl...bunların çoğu vampir, kurtadam, peri ve fae'ler ile ilgili.. sürekli farklı güçler var olaylaırn içinde... ama bu seferki çok farklı..

hayatımda ne eksik dedim dedim ve buldumm.... uzaylılar:)

evet yeni dizim uzaylılar ile ilgili...ziyaretçiler diyince insanın aklına hayalet falan geliyor ama bunlar muhteşem görünümlü uzaylılar:)

Visitors dizisini dün akşam kardeşimle izlemeye başladım. öyle bir diziki hrkesin her bakışından birşey çıkartıyorum...kimseye güvenemiyorum dizide ve izledikten sonra farkettimki sırtım kasılmış:)
dizinin konusu 29 tane uzay gemisinden her biri içlerinde İstanbul2un da bulunduğu şehirlerin üzerlerine parkediyor ve bir anda uzay gemilerinin altı ekran haline geliyor ve çok hoş bir bayan barış için geldiklerini ve dünyada bulunan su ve mineral kaynaklarından yararlanacaklarını ve karşılığında ileri teknolojiyi dünyalılara öğreteceklerini söylüyorlar...

fakat işin aslı sonradan ortaya çıkıyor.. meğerse bunlar önceden gelip çoğu dünyalıları kendi taraflarına çekip uzaylıya çevirmişler... insan bedenlerinin altında kertenkele gibi yaratıklar var...halk ikiye ayrılmış uzaylıları isteyenler istemeyenler diye.. ve Lost dizisinden tanıdığımız Jüliet ise adadan kurtulup:p gelmiş burada FBI ajanı ...asıl konuyu tesadüf eseri öğreniyor ve buna karşı direnişe başlıyor...ve dizide güvenecek kimse yok...
açıkçası gerçekten çok güzel bir dizi...1. sezon 2. bölümünü bitirdik heyecan dorukta diyebilirim:)



iyi seyirler

3 Şubat 2011 Perşembe

EVİMİZDEKİ GÜZEL YERLER

Merhaba günlüğüm,
Bu aralar ev düzenleme sitelerinde çok takılıyorum. Yine bu şekilde gezinirken fark ettim ki diğer odaların dekorasyonu kadar banyonun güzel olması da önemli.
Banyomuz evimizin en çok ve en sık kullanılan alanlarındandır. Çok pahalı olmayan banyo aksesuarları ve pratik dekorasyon fikirleriyle banyonuzu tamamen güzelleştirebilirsiniz.
     
1. Duvarlarda ve zeminde açık tonları tercih edin. Böylece eskimeyen bir görünüm yaratabilir ;Sürekli banyonuzun tasarımını değiştirmek zorunda kalmazsınız. Parlak tonlar veya kırmızı, sarı gibi uçuk renkler konusundaki tercihinizi aksesuarlara saklayın. Böylece banyonuzdan sıkıldığınızda sadece onları değiştirmeği tercih edersiniz. Ama sarı kırmızı renklerden sıkılmak zor tabiJ
     
2. Banyoda ki alanınız  dar ise tercihinizi asma klozet ve gömme rezervuar dan yana kullanabilirsiniz.  Bu tip ürünler fazladan yer kazanmak için çok uygun.
3. Tavanda açık gözü yormayan renkleri tercih etmeye çalışın. Havai mavi, buz yeşili, uçuk sarı gibi tonlar istenilen aydınlığı yaratmaya yardımcı olur
4. Banyonuz da ayaklı ayna kullanabilirsiniz. Bu sayede her boyda ki insan çok rahat kullanabilir. Fakat banyo alanınız yeterli değilse duvara monte banyo aynaları kullanabilir. Böylece banyonun olduğundan daha geniş ve büyük olmasını sağlarsınız.
5. Banyonuzun daha zengin görünmesini isterseniz mermer v.b doğal taşları kullabilirsiniz. Banyo seramikleri de kullanabilirsiniz. Sade ve doğal görünen taşlar en zengin döşemelerdir.
6. Banyonuzda alanınız geniş ise havlu ve bornozlarınız saklamak için duvara monte veya ayaklı raflardan faydalanabilirsiniz.
     
7. Banyonuzda ki eski dolabınızı eskitme tekniğini kullanarak vintage havası katabilirsiniz.
8. Banyonuzda ki elektrik düğmesi yerine ışığı kısıp açabilen dimmer kullanabilirsiniz. Bu sayede duşunuzu alırken daha loş bir ışık oluşturarak banyonuzdan keyif alabilirsiniz.
     
9. Dokulu banyo seramik karoları zemin ve duvarlara bordur olarak monte edebilir, bu sayede banyoya derinlik ekleyebilirsiniz.
    
10. Banyonuzun dekorasyonunu yaparken tercihlerinizde devamlılık ve bütünsellik olmasına özen gösterin. Birbirinden farklı iki stili denerken bile aralarında ortak bir nüans olmasına dikkat edin. Örneğin vintage duvar döşemeleriyle, kır evi tarzı aksesuarlar birbirini tamamlayarak şık bir görüntü oluşturulabilir
Daha ayrıntılı bilgi için aşağıdaki linke basınız

http://banyodekorasyon.gen.tr/

6 Ocak 2011 Perşembe

KIZILDERİLİ BURÇ

Merhaba,

evet uzun bir ara:) tekrardan aranızdayım..

bu süre içinde tabiki birçok şey oldu ve ayrıca yepyeni ve güzel olacağını bildiğim bir seneye girdik.

2 aydır yoğun bir şekilde Bolu-Adapazarı-İzmit-Çerkezköy-Çorlu güzergahında gidip geldiğim için çok hızlı geçen 2 ay gibi geldi bana ama yine güzel bir sene ile hayatımıza devam ediyoruz:)

bu seneki ilk konumuz Kızılderili ırkının burçları... Kızılderililere göre ben 9 mart doğumlu olduğum için puma burcuymuşum:) balıkla pek bi benziyor nedense:p

bakalım özelliklerine....kırmızılar benim yorumlarım:)


PUMA

"Kıvrak ve güzel bir duygu yumağı!"(ORYANTAL:P)
Uğurlu Taşı: Firuze
Rengi: Mavi – Yeşil

• Kendi alanlarına ve özeline düşkün, (özelime kimse giremez)
• Dugusal ama duygularını göstermeyen, (duygusalım ama gösteririm ben duygularımı,,,lütfenn)
• Zor güvenen ve ihtiyatlı, (ilk 5 dk güvenirim:p)
• Ruhsal bir avcı, (dıdımmmmmmmm)
• Evine düşkün, (evi severim ama dışarıyı daha çok..ıhhh bu bana uymadı:))
• Yalnızlık duygusu güçlü, (yalnızlık mı,,bana göre değil)
• Sezgileri yüksek, (6.his)
• Sevecen, neşeli bir beveyn, (daha ebeveyn değilim ama böyle olacağım kesin)
• Hareketli, (non-stop)
• Duyarlı, (bu konuda kendimi severim)
• Uysal, (uysalımdır, daha kimseye saldıurmadım)
• Akıl almaz bir düşgücü, (ya evet, ama düşler döner gerçeğe)
• Güvendiklerine tüm yüreği ile sevgi gösterme, (evett, bu benim, yeterki güveniyim)
• Anlaşılması zor, gizemli, (öleyimdir)
• Romantik.(romantik komedi:)