26 Ağustos 2010 Perşembe

CANIM BABANNEM:)




''bir başörtüsü tak aynı babannesi'',,
'' ayy Hatice ablamın kopyası''
''eller aynı ,yüz aynı''

senelerce bu sözleri çok duymuştum... babannesinin kopyası:)
babannemin gençliğini bilenler daha çok benzetiyorlar:)

babanneme benzemek benim için çok güzel birşey, çünkü babannem benim bir tanedir. hayatında hiç kötülük düşünmemiş, kalbi tertemiz bir insandır:) o yüzden ona benzemek benim için çok güzel birşey...sadece görüntü değilde bazen huylarımıda ona benzetirler,...bende hep bakardım neyimiz benziyor diye, hep bulmaya çalışırdım bişeyler ama bulamazdım. ona benzemek için bir yol arardım...bu fotoda daha iyi anladımki uğraşmaya gerek yokmuş...gerçekten çok benziyormuşum,,

18 Ağustos 2010 Çarşamba

KİLYOS DALİA BEACH



Tekrardan İstanbul'a mecbur olduğum haftasonlarından biriydi. bu sıcakta tatile gidemiyorum diye hayata küsmektense bu tür gezintiler iyi geliyor:)

yıllardır duyduğum ama çok kalabalık olur diye düşündüğüm ve denizinin de tehlikeli olabileceğine inandığım bir yer kilyos:) ama sıcak hava beni o tarafa doğru buharlaştırdı bu seferde..yol uzun demeden çıktık yollara:) ne tarz biryerle karşılaşacağımı bilmediğimden, netteki fotolarada inanmadığımdan pek hevesli olamadım.

ama gittiğimde fikrim değişti.:)

ilk önce Solar Beach'e gittik ama baktığımızda deniz çok dalgalıydı. araştırmalarımızdan Dalia Beach diye biryer olduğunu gördük. gittiğimizde gayet güzel görünümlü biryer olduğunu gördüm. koyda kaldığı için dalgasız bir denizi vardı.

4 farklı alan yapmışlar. çimlerin üzerinde minder ve şemsiye/ tahtaların üzerinde şezlong ve şemsiye/ kumların üzerinde şezlong ve şemsiye/ birde küçük bir tepenin üzerinde güzel bir yer yapmışlar.

denizine girdiğimizde gayet güzeldi ama biraz bulanıktı. ben yosundan ve dibini göremediğim denizleri hiç sevmem..sadece birkaç kez serinlemek için girdim. tehlikeli diye fazla açılamadımda. ama herkes bayağı bir ileride bulunan dubaya gidiyordu. en sonunda gitmeye karar verdim. çabuk gidilmediği için dura dura gittim...farkettimki oranın en güzel yeri dubaymış. dubanın bulunduğu yer berrak,serin, ysunsuz süper bir deniz..yaklaşık 2 saat dubanın üzerinde kaldık. dinlenip sürekli suya atladık:)

Kilyosta çok güzel biryermiş, bizim ordan(Kozyatağı) yaklaşık 30 dk'da oradaydık...güzel bir doğa ortamı bahçeköy,kilyos:) gitmenizi tavsiye ederim..dubaya kadar gitmesenizde serinleyip gözünüzü yakmayan bir denize girip birde güzel düzenlenmiş biryerde güneşleniyorsunuz.

gezilerime devam edeceğim:)

POLONEZKÖY'DE BİR GÜN:)

İstanbul da yaz nasıl geçer diye düşünürken karar verdim, deniz,havuz ne varsa yararlanacağım:) hafta sonu biryerlere gidemezsem eğer İstanbul'da güzel bir şekilde nasıl vakit geçiririm artık buldum.

bu sıcakta gezilemeyeceğine göre havuz veya denize gitmek farz oldu.:)

her sene serinlemek amaçlı adalara giderdim fakat bu sene ada denizinin iyi olmadığı söyleniyor.
bende gezilerime Polonezköy ile başladım.

çok güzel bir yer olan Polonezköyde İstanbul'un temiz havuzlarından birini bulduk arkadaşlarla.
Leonardo Restaurant..

yazın havuz tercih etmeyen ben sıcaklara yenik düştüm..gerçekten havuz süperdi...ortamda güzeldi,..
Leonardo restaurant o bölgede ünlü biryer, havuz,restaurant ve düğün organizasyonları da yapılıyor. bir yandan havuza girerken bir yandanda yeşil beyaz tülerle süsledikleri düğün alanını seyrettim. gayet zevkli düzenlenmiş bir tesis.

bu tarz bir yerlere gitmek isteyenler için çok güzel bir yer..

ben haftasonları gezmeye devam ediyorum:) bekleyin:)

9 Ağustos 2010 Pazartesi

LUNAPARK



Çocukluğumuzun bir parçasıdır lunaparklar diye düşünenleri çok kınıyorum.

ben bugüne kadar her zaman bir lunapark aşkı ile tutuşmuşumdur:) küçük kardeşim olduğunda çok sevinmiştim, bu tarz şeylere ona eşlik etmek bahanesiyle katılabilecektim:) tabi bu yazdıklarımdan çocukluğuma inmek isteyenler olabilir ama inmeye gerek yok:)

çocukluğunda hiçbir eksikliği olmamış ve süper bir çocukluk geçirmiş olan biriyimdir ama bu içimdeki çocuk hiç gitmiyor:) hala lunaparktı, çizgifilmdi, herşey eskisi gibi devam ediyor.

çok uzun zaman üzerine lunaparka gitmeye karar verdik. 9 kişi toplandık, ay 8,5 kişi:) bide minik bi cadı vardı aramızda Dicle:)

lunaparka girdik ve ilk önce şöyle bir bakındık, bayağı yeni aletler gelmiş Bostancı'ya...çok heyecanlı olarak bineceklerimizi seçtik. ilk gondolla başlamaya karar verdik hafif olsun alışalım diye...(tabi Dicle o sırada atlı karıncada) bindik ama farkettim ki bu adrenalin değil başka bir korku..bizi tutan demir çıkar korkusu...gözlerimi kapattım en sonunda...deli gibi bağırıyorum ama hiç hoşuma gitmedi yaşadığım hisler:) sağa sola kayık bir şekilde indikten sonra biraz dinlendik:) yani düşünüyorumda adrenalin değil bu kötü bir his, mide bulantısı, korku...:)

sonrasında sanki bu yetmemiş gibi başka bir yere gittik. Russian Mountains diye geçen alet, bir dağın etrafında uçaklar dönüp duruyor...ne kadar dönebilirki dedim, alt tarafı döner, aşağı yukarı iner çıkar....
aman tanrım!!!!!!!!!!!!
meğer o dağların arkasında kopuyormuş olay...bir hızlandı bir hızlandı kii,,dışarıdan izleyenler hızdan gözükmediniz hiç dedi...
hızlanması yetmiyormuş gibi hem aşağı yukarı hemde sağa sola dönmeler yaptı...mide bulantısı kısmını geçtim, aşırı hızda rüzgar çok keskin geldiğinden boynumu savurup durdu...zor tuttum boynumu,,en son boynum bükük bi şekilde indimm...2 gün boynum tutuldu:)



bu tarz şeylerin gereksiz olduğunu düşünerek son biletimi çarpışan arabalarda harcadım... gözünü sevdiğim çarpışan arabalar ya...tehlikesi yok...

yani anlayacağınız ,, benden geçmiş demeyeceğim ama eğlenmeyi seven biri olarak bu tür korku dolu bir eğlence çok kötüydü... aama yinede lunapark hevesimizi aldık:)

hmm Dicle'de her ne kadar ''şu çılgın şeye binmek istiyorum'' desede, sadece atlı karınca ve çarpışan arabalara bindi:)